TÜRKİYE’DE Kİ KIRAATHANELER ve OKUMA KÜLTÜRÜ
Dünyayı yöneten, kalem, mürekkep ve kâğıttır. Jonathan Swift
Kıraathane, (Osmanlıca: قرائت خانه, kırâathâne) kırâat (قرائت) Arapça'da "okuma" anlamına gelir. Hâne (خانه) ise yer (ev), mekân demektir. Bu iki sözcüğün bileşimi olan bu bileşik sözcük "okuma yeri" anlamına gelmektedir. Çay, kahve içilerek gazete, dergi, kitapların okunduğu yerlere verilen bu isim günümüz Türkiye'sinde maalesef boş vakit geçirilen oyun oynanan kahvehane anlamında kullanılmaktadır.
Osmanlı kıraathaneleri günümüz kahveleri gibi lüzumsuz yere vakit geçirilen yerler değildi. Okuma evi anlamına gelen bu yerde başlangıçta okur yazar ve zamanın entellektuel kesiminden insanlar toplanır edebiyat üzerine konuşmalar yaparlar, satranç oynarlardı..! Kıraathanelerde genellikle temel başvuru eserleri bulunurdu. Kıraathaneler ilim, edeb ve sanat merkezleriydi. Şairler burada şiir okur, şiir üzerine konuşur; müderrisler bir araya gelip ilmi sohbetler yaparlardı. Kıraathaneye gelen diğer insanlar da bu ortamdan istifade edip bilgilerini ve kültürel birikimlerini artırırlardı. Öyle ki ümmi insanların içinden bile divan şairleri çıkmıştır. Kısacası halkı aydınlatmak için kullanılan mahallelerdeki aydınlanma evleri olarak adlandırılabilir.
Tarihi açıdan kıraathaneler incelenecek olursa, İstanbul'da ilk kıraathane 16.yy ortalarında açılmıştır. Kamuoyunun oluşmasıyla kahvehanelerdeki haber takibi yapma eylemi ve okuma eyleminin başlaması bir paralellik arz etmektedir. Kahvehaneler artık gazeteleri bulunduruyor ve gelen müşteriler bu gazeteleri okuyarak efkâr-ı umumiyeyi ( Kamuoyu) takip edebiliyordu. Kahvehaneye gitmenin diğer bir amacı da artık gazete okuyabilmektir. Bu dönemde kahvehanelerden bazıları şekilsel olarak önemsiz fakat yapısal olarak çok önemli bir değişikliğe uğrayarak kıraathanelere dönüştüler ve daha farklı ve yoğun bir misyon üstlenmiş oldular. Buralarda günlük bütün gazeteleri, mecmuaları, hatta bazı kitapları bulmak mümkündü. Müşteriler bunları elden ele devrederek okurlardı. Bu tür kıraathanelere daha çok kalem sahipleri gelirdi. Bu gibi kıraathaneler aynı zamanda birçok ünlü şair, yazar ve edebiyatçısının müdavimi olduğu yerlerdi. Bu gibi yerlerde eserlerini yazmaya çalışan ve gelecek ilhamı bekleyen birçok yazara da rast gelinebilirdi. Bu kıraathanelerden bazıları önemli gelişmelerin yaşanabildiği yerler olabiliyorlardı. Örneğin Fevziye Kıraathanesinde Orta Asya’daki Türkler hakkında burada bir konferans verilmiş, 1911 yılında Yusuf AKÇURA yine aynı kıraathanede ”Türklerin Medeniyete Yaptıkları Hizmetler” üzerine bir konuşma yapmıştır.
Bütün bunlar göstermektedir ki; kıraathaneler ülkenin gelişimine katkıda bulunan kahvehanelerdi. Ancak günümüzdeki anlamıyla değil. Maalesef ülkemizde kıraathanelerde günlük bir iki gazete bulunmaktadır. Bunlar sadece spor ve magazin içerikli bir iki popüler gazeteyle kalmaktadır. Oysaki günümüz insanlarının kahvehaneleri doldurma oranlarına bakınız. Çok yoğun şekilde dolan bu kahvehaneler birer kıraathane olsa insanlarımızın okuma oranını nasıl arttırabileceğimizi siz düşünün. Bu aslında çok zor bir iş değil.
Belediyeler ve diğer kamu kurumlarının teşvikiyle bu kültür tekrar canlandırılabilir. Belli başlı yerlerde bu gibi yerler açılmalı, yeterli kaynak temini yapılmalı. Bu kaynaklar çok büyük paralar istememektedir. Kullanılabilecek bir yer, yeterli kitap ve dergi, çay ve kahve. Bu konuda bilgi sahibi kişilerle insanlara tanıtılmalı. Kültürel etkinliklerle katılımcı sayısı zenginleştirilmelidir. Herkesimden insana açık olduğu bilinci uyandırılmalı ve insanlar buralara çekilmelidir. İnsanların çay ve kahvesini içerken hem okumaya istekleri arttırılmalı hem de ilmi sohbetlerle bilim ve okumaya yönelik algılarının olumlu yönde değiştirilmesi hedeflenmelidir. Okumanın sadece belli kesime gerekli olduğu görüşünün yeterli olmadığı kimin hangi işi yaparsa yapsın okumasını gereğinin önemi üzerinde durulmalıdır.
Toplumsal kalkınmanın sağlanmasında temel olan okuma toplumun her kesimine ancak onların alışık oldukları düzden içine yerleştirilmesiyle gerçekleştirilebilir. Bu şekilde insanların okuma kültürü artacak ve okumaya verilen önemde artırılmış olacaktır. Yani yeni nesil her nereye giderse gitsin daima evde dışarıda okumanın önemini kavrayacaktır. Bütün bunlar için çok geç değil. Belediyeler ve kamu kurumları bu konu üzerinde acilen yoğunlaşmalı ve yapılacak adımları bir an önce atmalıdırlar.
Bir insana okuma aşkı ve onu tatmin edecek kitap verin; emin olun ki bu adam
mutlu olacaktır. (Sir John Herschell)
mutlu olacaktır. (Sir John Herschell)
Mutlu olmanız dileğiyle.